Astrobiyoloji veya ekzobiyoloji; disiplinlerarası bir bilim olup, hem Dünya’da hem de tüm evren kapsamında yaşamın kökeni, evrimi, dinamikleri ve dağılımıyla ilgilenen, bu başlıkların biyokimyasal ve jeokimyasal süreç ve etkenlerini konu alan bir biyoloji dalıdır. Evrenin oluşumunu çözmemizde kilit nokta olan astrofiziğin tıkandığı anda, ekzobiyoloji yardımımıza yetişiyor. Fizik, kimya, moleküler biyoloji, astronomi, biyokimya, biyofizik, jeoloji, arkeoloji, matematik gibi birçok bilimleri birleştiren astrobiyoloji, bu bilimleri kullanarak sadece zeki yaşamı değil, mümkün olan her türlü yaşamı, antik amino asitler, meteorlar içinde veya üzerinde bulunan bakteriler, abiyogenez (prebiyotik kimya) ve RNA dünyası ile açıklamak üzerine çalışıyor.
Astrobiyologlar, ortak etkileşimleri anlamak üzere jeologlar, kimyagerler, moleküler biyologlar iklimbilimciler, paleontologlar ve birçok meslek dalıyla birlikte çalışırlar. Bu çalışmaların tek gayesi ise öncelikle Mars’ta olmak üzere evrende bir yaşam kanıtı bulabilmek. Önceliğin Mars olmasının sebebi; hem Dünya’ya yakınlığı hem de jeolojik tarihidir. 2008 yılında Phoenix uzay aracının Mars yüzeyinde bulduğu sıvı kalıntıları astrobiyologlari Mars üzerine yoğunlaşmasını sağlamıştır. Hücrelerimizin %75’ini ve Dünya yüzeyinin %70’ini oluşturan yaşamın kaynağı olan suyun kalıntılarının başka bir gezegende bulunması umutları ve heyecanı arttırmıştır. Çünkü su, karbon temelli yaşamın oluşmasına bir işarettir. Phoenix uzay aracı, sadece sıvı kalıntılarını değil; Mars atmosferinde kar, inişe yakın alanda pH’1 8-9 arasında olan bazik topraklar ve gezegenin üst katmanlarının altında buz şeklinde su da bulmuştur.
Astrobiyoloji, önünde daha çok yol olan, ilerde laboratuvarda daha basit yaşam formlarını tasarlamak ve incelemek için daha büyük potansiyel, Mars’ı ve Jüpiter ile Satürn’ün buzlu aylarını keşfetmek için daha fazla çaba barındıran, bize geçmişin ve geleceğin birçok saklı bilgisini ve anahtarlarını verecek olan çok değerli bir bilim dalı. Astrobiyolojide atılan her adım evrendeki hayata dair perspektifimizi giderek genişletiyor. Yapılan her çalışma, her araştırma Dünya ve Dünya benzeri gezegenlerde yaşamı bulma ihtimalimizi her geçen gün arttırıyor. Bu araştırmalar, belki de bizlere yeni, tertemiz bir Dünya, nesillerimize yeni bir hayat sunacak.